Tüketicilerden alınan banka ücretlerine dair iki önemli karar…

Güncelleme (7 Mart 2020): 3/10/2014 tarihli ve 29138 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Finansal Tüketicilerden Alınacak Ücretlere İlişkin Usûl ve Esaslar Hakkında Yönetmelik yürürlükten kaldırılmıştır (RG 07.03.2020).

TCMB’nin Finansal Tüketicilerden Alınacak Ücretlere İlişkin Usûl ve Esaslar Hakkında Tebliğ‘i, aynı tarihte Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe konulmuştur.

Bankaların tüketicilerden hesap işletim ücreti, dosya masrafı ve benzeri adlar altında aldıkları ödemelere yasal dayanak getirildiğinden daha önce bahsetmiştim. Yargıtay kararları da bu doğrultuda çıkmaya başladı. Bu yazıda bu konuda verilen iki kararı kısaca özetleyerek değerlendireceğim.

Değineceğimiz ilk karar Kasım 2015 tarihinde verilmiş. Davada tüketici, nakit avans ücretinin iadesini talep etmiş. Mahkeme tüketiciyi haklı bulmuş. Banka temyize gitmiş ve Yargıtay tüketiciyi haksız bulmuş. Kararda Yargıtay, davaya uygulanması zaman yönünden mümkün olmayan ve banka ücretlerine hukuki dayanak getiren Yönetmeliğe de atıf yapmış. Şu cümleyle:

 “Nitekim somut olayda uygulanma imkanı yok ise de 6502 Sayılı Kanuna göre çıkarılan 3.10.2014 tarih 29138 Sayılı Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren …Düzenleme ve Denetleme Kurumu tarafından hazırlanan “Finansal Tüketicilerden Alınacak Ücretlere İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik”te ücret alınması mümkün olan EK-1 numaralı “Ürün ve Hizmet Sınıflandırması” listesinde kredi kartları ile ilgili olarak “Nakit Avans Çekim Ücreti” alınabileceği belirtilmiştir.

Somut olayda bu hükmün uygulama imkanı olmamasına rağmen ve bunu da kararda belirterek üstelik… (Yargıtay 19. Hukuk Dairesi E. 2015/5544 K. 2015/14654 T. 12.11.2015)

İkinci karar Aralık 2014’de veriliyor. Bir tüketici mahkemeden bankanın kendisinden aldığı kredi kartı aidatını ve nakit avans komisyonunun iadesini talep ediyor. Tüketici mahkemesi davayı kabul ediyor. Banka temyize gidiyor. Yargıtay 13. Hukuk Dairesi dosyayı inceliyor ve kararı bozuyor. Bankanın haklı olduğuna karar veriyor. Bu kararda şu gerekçelere dayanıyor:

  1. Nakit avans komisyonu ile ilgili olarak Yargıtay, karşılıksız bir hizmet olmadığı, ATM’lerde bu amaçla para bulundurulduğu, bu sebeple bedelin alınabileceğine karar veriyor ve ekliyor, diyor ki, “Nitekim somut olayda uygulanma imkanı yok ise de 6502 sayılı yasaya göre çıkarılan 3.10.2014 tarih 29138 Sayılı resmi gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu tarafından hazırlanan ‘Finansal Tüketicilerden Alınacak Ücretlere İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik’te ücret alınması mümkün olan EK-1 numaralı ‘Ürün ve Hizmet Sınıflandırması’ listesinde kredi kartlarıyla ilgili olarak ‘Nakit Avans Çekim Ücreti’ alınabileceği belirtilmiştir.“. Yargıtay bu yeni düzenlemeye yine atıf yapıyor, somut olayda uygulama imkanı olmadığı halde…
  2. Kredi kartı aidatı ile ilgili olarak da Yargıtay’ın tüketiciyi haksız bulma sebepleri şöyle özetlenebilir: 1) Tüketici kart aidatını öderken ihtirazi kayıt ileri sürmemiştir. 2) Aidat ücreti ödendikten sonra indirim istenemez. 3) Tüketici aidat ödemesine rağmen sözleşmeyi sürdürdüyse artık “ahde vefa” gereği aidat iadesi isteyemez. Yargıtay bu konuda yeni yönetmeliğe atıf yapmamış. Davaya konu kart aidatları 2005-2013 arasına ilişkin, yani yeni yönetmeliğin uygulama döneminde değil. Ancak yine de atıf yapabilirdi zira yeni yönetmelik, kredi kartı üyelik ücretlerinin alınabileceğini açıkça düzenliyor. (Yargıtay 13. Hukuk Dairesi E. 2014/36187 K. 2014/41794 T. 26.12.2014)

Yargıtay’ın banka masraflarına hukuki dayanak getiren yönetmeliğe, somut olayda uygulanma imkanı olmamasına rağmen her iki kararda da atıf yapması, bu yönetmelik yürürlüğe girdikten sonra alınan kart ücretleri, hesap işletim ücretleri, dosya masrafları gibi ücretlerin iadesi taleplerinde tüketicileri bu gerekçeyle HAKSIZ bulacağına dair kuvvetli bir işaret kanaatimce.

Bu yazıyı okuyan sevgili tüketiciler… Bu masraflarla ilgili olarak tüketici hakem heyetleri ve tüketici mahkemelerine başvururken bu masrafların hangi zamandan kaynaklandığını da göz önünde bulundurarak dikkatli hareket etmenizi tavsiye ederim. Hatalı bir başvuru yaparsanız, ödemek zorunda kaldığınız banka ücretlerine ilaveten, yargılama masraflarına ve yasal vekalet ücretlerine de katlanmak zorunda kalabilirsiniz. Yönetmeliğin yürürlük tarihi ile ilgili yazımdan bilgi edinebilirsiniz.

Çekte vade olur mu?

Çekte vade olur mu? Esasen olmaz ama Türkiye’de olur. Nasıl olur da olur, vadeli çek ne demektir, basitçe açıklayalım. Önce kısaca çek nedir, nasıl ortaya çıkmıştır, ne amaçla kullanılır, mevzuatı nedir, bunlar hakkında kısaca bilgi verelim.

Çek nedir?

Eski zamanlardan beri kişiler, paralarını veya değerli taş, altın gibi diğer menkul varlıklarını korunmak üzere sarraflara, bankerlere, bankalara emanet etmişlerdir. Bu menkullerin sahipleri dilerlerse menkullerini doğrudan emanet ettikleri yerden alabilirlerdi. Zaman içerisinde bu kişilerin bu menkuller üzerinde yazılı emirle tasarruf etmesine imkan tanındı. Menkullerin sahibi, menkulü muhafaza edene bir yazı yazarak belirtilen tutarın bir üçüncü kişiye ödenmesini talep edebiliyordu. Bu yazılı talebe bugün “çek” denmektedir.

Çek, basit olarak, bankadaki hesabın sahibi tarafından bankaya hitaben düzenlenen, hesaptaki paranın belirtilen miktarının hesap sahibi dışında bir başkasına ödenmesini sağlayan bir ödeme aracıdır denilebilir.

Çekin hukuki niteliği nedir?

Çek, bir kambiyo senedi türüdür. Emre yazılı bir kıymetli evrak olması itibariyle poliçeye benzer. Temelinde bir “nitelikli havale ilişkisi” bulunur (TTK m. 780/1-b).

Çekte üçlü bir ilişki vardır:

  1. Düzenleyen (keşideci),
  2. Muhatap (banka)
  3. Lehine çek düzenlenen (lehdar) ya da çeki ondan devralan (hamil).

Çek ile poliçenin farkları:

  1. Çekte muhatap sadece banka olabilir. Banka dışındaki kişilere hitaben yazılan çek, havale hükmündedir (TTK 782/2).
  2. Çekte “kabul” yoktur (TTK 784). Muhatap çeke aval veremez (TTK 794/2), çeki ciro edemez (TTK 789/2).
  3. Hamiline de düzenlenebilir, kimin lehine düzenlendiği belirtilmemiş ise hamiline sayılır (TTK m. 785).
  4. Çekte vade yoktur, görüldüğünde ödenir. Bu kurala aykırı kayıtlar yazılmamış sayılır (TTK 795/1) (Ancak bu kuralın Türkiye’de “geçici” olarak askıda olduğunu aşağıda açıklayacağız).

Çekle ilgili yasalar nelerdir?

Çek, Çek Kanunu’nda ve Türk Ticaret Kanunu m. 780-823 arasında düzenlenmiştir. Çek Kanunu m. 1/2 gereğince, Çek Kanunu’nda hüküm bulunmayan hallerde TTK hükümleri uygulanır. TTK m. 818 gereğince, poliçe hükümleri de çekler bakımından uygulama alanı bulabilir. Çekler hakkında Bankacılık Kanunu (m. 3, 4, 50 ve 55), İcra ve İflas Kanunu (m. 167 vd.) ve Türk Ceza Kanunu’nda (m. 204 ve 210/1) özel düzenlemeler yer alır.

Çekte vade olur mu?

Yukarıda da belirttiğimiz gibi, TTK m. 795 gereğince çekte vade olmaz, çek bankaya ibraz edildiğinde karşılığı banka tarafından ödenir. Ne var ki Türkiye’de çek öteden beri daima bir ödeme aracı olarak değil, bir kredi aracı olarak algılanarak, çekin düzenleme tarihine o günün tarihi yerine ileri bir tarihin yazılması yoluyla “vadeli çek” denilen bir çek türü ortaya çıkarılmış ve vadeli çekler geniş bir uygulama alanı kazanmıştır.

1985 tarihli eski Çek Kanunu m. 16/1 ile, vadeli çekleri düzenleyenlerin, çekin üzerinde yazılı düzenleme tarihinden önce ibrazı halinde karşılığı bulunmuyor ise karşılıksız çeklere ilişkin cezai yaptırımlara tabi tutulması düzenlenmiş idi. Böylece bu hatalı uygulamanın önüne geçmek amaçlanmıştı.

Ne var ki kanundaki hapis ve para cezası bile bu uygulamanın önüne geçemedi ve hatta cezai yaptırım sebebiyle çeke olan güven artarak bono yerine uygulamada neredeyse daima çek kullanılır oldu.

Bu uygulamanın yaygınlığını gözardı edemeyen kanun koyucu zamanla bu gerçeği kabul ederek zaman zaman kanunlaştırdığı ve her seferinde yenilediği “geçici” düzenlemelerle çekte vade uygulamasına yasal dayanak sağlamaktadır. Bu konuda yapılan son düzenleme şudur:

“31/12/2017 tarihine kadar, üzerinde yazılı düzenleme tarihinden önce çekin ödenmek için muhatap bankaya ibrazı geçersizdir.” (Çek Kanunu Geçici 3. madde f. 1 b. 5)


Not: Bu yazıda, Ülgen/Helvacı/Kendigelen/Kaya, Kıymetli Evrak Hukuku, İstanbul 2015 ve Karahan/Arı/Bozgeyik/Saraç/Ünal, Kıymetli Evrak Hukuku, 2015 tarihli eserlerden yararlanılmıştır.

Tüketici Hakem Heyeti Başvuru Sınırları 2016

Tüketici Hakem Heyeti Başvuru Sınırları 2016:

Tüketici hakem heyetlerine başvuru için 2016 yılında uygulanacak maddi sınırlar belirlendi.

2016 yılı Tüketici Hakem Heyeti başvuru sınırları aşağıdaki gibidir:

Tüketici hakem heyetlerinin, uyuşmazlıklara bakmakla görevli olmalarına ilişkin parasal sınırlar;

  • a) İlçe tüketici hakem heyetlerine başvuru için üst parasal sınır, 2.320 Türk Lirası,
  • b) Büyükşehir statüsünde olan illerdeki il tüketici hakem heyetlerine başvuru için parasal sınır, 2.320 Türk Lirası ile 3.480 Türk Lirası arası,
  • c) Büyükşehir statüsünde olmayan illerin merkezlerindeki il tüketici hakem heyetlerine başvuru için üst parasal sınır, 3.480 Türk Lirası,
  • ç) Büyükşehir statüsünde olmayan illere bağlı ilçelerde, il tüketici hakem heyetlerine başvuru için parasal sınır, 2.320 Türk Lirası ile 3.480 Türk Lirası arası,

olarak tespit edilmiştir.

Tüketici hakem heyetlerine ve tüketici mahkemelerine başvuru konusunda bazı önemli ve pratik bilgiler için şu yazımı okuyabilirsiniz.

Tüketicilerden alınan kart aidatı, dosya masrafı gibi banka ücretlerine ilişkin son düzenlemelerle ilgili güncel durum hakkında bilgi arıyorsanız şu yazımı okuyabilirsiniz.

Tüketici hakem heyetlerine başvururken bu parasal sınırları dikkate almak önem taşır. Bu nedenle başvuru yapılmadan önce bu miktarların kontrol edilmesi gerekir.