Ayıplı mala karşı tüketici hakları…

Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un 8. maddesi, ayıplı malı şu hükümlerle tanımlıyor:

Ayıplı mal, tüketiciye teslimi anında, taraflarca kararlaştırılmış olan örnek ya da modele uygun olmaması ya da objektif olarak sahip olması gereken özellikleri taşımaması nedeniyle sözleşmeye aykırı olan maldır.

Ambalajında, etiketinde, tanıtma ve kullanma kılavuzunda, internet portalında ya da reklam ve ilanlarında yer alan özelliklerinden bir veya birden fazlasını taşımayan; satıcı tarafından bildirilen veya teknik düzenlemesinde tespit edilen niteliğe aykırı olan; muadili olan malların kullanım amacını karşılamayan, tüketicinin makul olarak beklediği faydaları azaltan veya ortadan kaldıran maddi, hukuki veya ekonomik eksiklikler içeren mallar da ayıplı olarak kabul edilir.

Eğer ürününüz bir “ayıplı mal” ise aşağıdaki seçeneklere sahipsiniz (Kanun m. 11):

  1. Satılanı geri vermeye hazır olduğunu bildirerek sözleşmeden dönme,
  2. Satılanı alıkoyup ayıp oranında satış bedelinden indirim isteme,
  3. Aşırı bir masraf gerektirmediği takdirde, bütün masrafları satıcıya ait olmak üzere satılanın ücretsiz onarılmasını isteme,
  4. İmkân varsa, satılanın ayıpsız bir misli ile değiştirilmesini isteme.

Yaptığınız seçimi satıcıya bildirmeniz yeterlidir. Satıcı bu talebi yerine getirmek zorundadır.

Eğer onarım talebinde bulunuyorsanız, bu talebinizin en çok 30 iş günü içerisinde yerine getirilmesi gerekir. (Kanun m. 11/4)

Yapmanız gereken, basitçe, kullandığınız seçimlik hakkı satıcıya bildirmek ve gereğinin yapılmasını talep etmektir.

Talebinizin maddi değerini ve niteliğini de göz önünde bulundurarak, tüketici hakem heyetine veya tüketici mahkemesine herhangi bir masrafı olmadan başvurabilir, kullandığınız seçimlik hakkın gereğinin yapılmasını talep edebilirsiniz.

Emekli olacaklara Anayasa Mahkemesi müjdesi

Emekli Sandığı Kanunu’nda 6270 sayılı torba yasa ile 2012 yılında değişiklik yapılmış, “… verilecek emekli ikramiyesinin hesabında 30 fiili hizmet yılından fazla süreler … dikkate alınmaz” ifadesi eklenmişti.

Bu düzenleme nedeniyle, 30 yıldan uzun çalışanlar ile 30 yıl çalışanlar arasında emekli ikramiyesi yönünden bir fark kalmıyordu.

Kıdem tazminatının hesaplanmasında herhangi bir süre sınırı bulunmamasına karşın emekli ikramiyesinde süre sınırı getirilmiş oluyordu.

Anayasa Mahkemesi, 25.12.2014 tarihli kararıyla bu düzenlemeyi Anayasa’nın 2, 10 ve 60. maddelerine aykırı bularak iptal etti. Böylece emekli ikramiyesindeki 30 fiili hizmet yılından fazla sürelerin eskisi gibi yine dikkate alınmasının önü açılmış oldu.

Karar, 7 Ocak 2015 Tarihli ve 29229 Sayılı Resmî Gazete’de yayımlandı.

 

Tüketicilerden alınan banka ücretlerine yasal dayanak getirildi

Güncelleme (7 Mart 2020): 3/10/2014 tarihli ve 29138 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Finansal Tüketicilerden Alınacak Ücretlere İlişkin Usûl ve Esaslar Hakkında Yönetmelik yürürlükten kaldırılmıştır (RG 07.03.2020).

TCMB’nin Finansal Tüketicilerden Alınacak Ücretlere İlişkin Usûl ve Esaslar Hakkında Tebliğ‘i, aynı tarihte Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe konulmuştur.

Önemli Uyarı: Rekabet Kurulu kararıyla bazı bankaların kartel oluşturduğuna karar verildi. Bu bankalardan kredi kullandıysanız tazminat alma ihtimaliniz olabilir.
Şu yazıyı okuyun.

Yeni Tüketici Kanunu ve BDDK’nın yeni yönetmeliği ile tüketicilerden alınan banka ücretleri yasal dayanağa kavuşturuldu.

Yeni Tüketici Kanunu, resmî adıyla 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun, 28 Kasım 2013 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlandı ve 87. maddesi gereğince yayımı tarihinden itibaren 6 ay sonra, Mayıs 2014’de yürürlüğe girdi.

Kanun, bankalara ödenen kredi kartı ücretleri, hesap işletim ücretleri, dosya masrafları gibi faiz dışı ücretlerle ilgili olarak yeni bir hüküm getirdi. Kanunun 4/3. maddesi ile, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu’na (BDDK) bu hususlarda “bu Kanunun ruhuna uygun olarak ve tüketiciyi koruyacak şekilde” düzenleme yapma yetkisi tanındı.

Bunun üzerine BDDK tarafından bir yönetmelik çıkarıldı. Bu yönetmelik “Finansal Tüketicilerden Alınacak Ücretlere İlişkin Usûl Ve Esaslar Hakkında Yönetmelik” adını taşıyordu ve 3 Ekim 2014 günü Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi.

Bu yönetmelik ile getirilen düzenlemeler hakkında önce kısaca bir değerlendirmede bulunacağım, sonra da yönetmeliğin hayatımıza soktuğu önemli hükümlerin bazılarına burada yer vereceğim.

Güncelleme: Bu konuda verilen iki önemli Yargıtay kararına 08.09.2016 tarihli yazımda değindim.

Güncelleme: Banka ücret ve masrafları ile ilgili başvuruda bulunmadan önce söz konusu yönetmelik kapsamında olup olmadığına dikkat etmeniz önem taşıyor. Bu konuda bilgiyi şu yazımdan edinebilirsiniz.

Bankaların aldığı ücretlere hukuki dayanak getirildi

Kanunun bu konudaki yeni düzenlemesi ve BDDK tarafından çıkarılan söz konusu yönetmelikle, tüketicilerden alınan kredi masrafı, kart ücreti, hesap işletim ücreti gibi ücretlerin alınmasına hukukumuzda ilk defa açıkça hukuki zemin hazırlandığı kanaatindeyim. Kısaca, yeni düzenleme, tüketicilerin değil, bankaların işine yarıyor.

Eskiden durum nasıldı?

Bu yeni düzenlemelerden önce, kart ücreti, hesap işletim ücreti, kredi masrafı gibi ücretlere ilişkin bankalar tarafından sözleşmelere konulan kayıtlar, Yargıtay tarafından “haksız şart” olarak kabul edilebilmekte ve geçersiz sayılabilmekteydi.

Yargıtay 13. Hukuk Dairesi’nin bu konuda tüketici lehine verilmiş birçok kararı mevcuttu.

2008 tarihli bir kararında 13. Hukuk Dairesi, kredi kartı üyelik ücretlerini haksız şart olarak nitelemiş ve geçersiz saymıştı:

Davacı, tüketici aleyhine olan ve tüketiciyi kart kullanımı ücreti adı altında bir külfete sokan sözleşme hükmünün tüketici ile ayrıca müzakere edilerek kararlaştırıldığını iddia ve ispat edememiştir. Böyle olunca sözleşmedeki kredi kartı üyelik ücreti alınacağına dair hükmün açıklanan yasa ve yönetmelik hükümleri karşısında haksız şart olduğu kabul edilmelidir. Dolayısıyla davacı bankanın bu sözleşme hükmüne dayalı olarak kredi kartı kullanıcısı davalıdan ücret istemesi olanaklı değildir.” (Yargıtay 13. HD. E. 2008/4345 K. 2008/6088 T. 2.5.2008)

2011 tarihli bir kararında 13. Hukuk Dairesi yine aynı gerekçeyle aynı yönde karar vermiş, bu ücretlerin bir süre ödenmiş olmasının sonradan ödemeye devam etme yükümlülüğü doğurmayacağına hükmetmişti:

“Somut uyuşmazlıkta olduğu gibi haksız şart niteliğinde olduğu kabul edilen ve tüketiciden kredi kartı ücreti, kredi kartı aidatı vb. isimler altında alınan bedelleri tüketicinin bir süre ödemesi, sözleşmedeki haksız şarta icazet verdiği ve bundan sonra da ödemeye devam edeceği anlamına gelmez.” (Yargıtay 13. Hukuk Dairesi, E. 2011/5605 K. 2011/14474 T. 13.10.2011)

Örneğin 13 Mart 2013 tarihli şu kararında Yargıtay, tüketici kredisinde alınan masrafa ilişkin sözleşme hükmünün bir haksız şart olduğuna ilişkin gerekçeler belirttikten sonra, tüketici kredisi için tüketiciden alınan “masrafın” ancak masraflar belgelenmek kaydıyla ve zorunlu ve makul masraflar olması şartıyla alınabileceğine hükmetmişti. Yargıtay bu kararında masrafı tamamen haksız ve geçersiz saymamış, ancak kararında adil bir yol bulmuştu. Aynı 5 Şubat 2014 tarihli şu kararında da ancak belgeli, zorunlu ve makul masrafların talep edilebileceği yönünde karar etmişti (Kaynak: 15 Ocak 2015 Tarihli ve 29237 Sayılı Resmî Gazete).

Güncel durum nedir? Bankalar ücret alabilir mi?

Gel gelelim bu yazımızda sözünü ettiğimiz yeni düzenlemelerle birlikte artık bu masraflar yasada ve yönetmelikte açıkça hukuki dayanak bulmuş olduğundan, kredi kartı üyelik ücreti, hesap işletim ücreti, kredi tahsis ücreti gibi masraflara ilişkin sözleşme hükümlerinin haksız şart olarak nitelenmesi mümkün olmayabilir.

Bu kapsamda tüketici ve konut kredilerinde “tahsis ücreti” adı altında tüketicilerden belirlenen (ve arttırılabilecek) limit dahilinde olmak kaydıyla ücret alınmasının önü açılmıştır.

Bundan böyle yukarıda son aktardığım Yargıtay kararındakine benzer bir olayda mahkeme, bu masrafların zorunlu, belgeli, makul olması şartını arayamayacak, sadece miktar bakımından BDDK’nın belirlediği limit dahilinde olup olmadığına bakacaktır. Zira artık Tüketici Kanunu’na dayanılarak çıkarılmış bir yönetmelikle, bu ücretlerin tüketicilerden tahsil edilmesine açıkça devletimiz izin vermiştir. Mahkemelerin bu düzenlemelere rağmen farklı bir yorum yapması, bu şartları eskisi gibi “haksız şart” olarak kabul etmesi artık zor görünmektedir.

Yeni düzenlemelerin yüksek yargı tarafından nasıl yorumlanacağını göreceğiz; ancak, bu yeni mevzuatın tüketicilerin lehine değil, aleyhine sonuç doğurması durumu ile karşı karşıya kalmamızın kuvvetle muhtemel olduğu düşüncesindeyim.

Tüm toplumu ilgilendiren bir konu bu. Hepimiz banka müşterisi olmak zorundayız. Bu nedenle bu konunun bir düzenleme ile belirliliğe kavuşturulması, yargı mercilerine bırakılmış bir mesele olmaktan kurtarılması uzun zamandır bir ihtiyaçtı. Bir düzenleme yapılması gerekiyordu. Düzenleme yapıldı, ancak tüketicinin hukuki konumu iyiye değil, kötüye gitti. Bankaların aldığı tüm ücretler hukukî dayanağa kavuşturulmuş oldu.

Şimdi yönetmeliğin getirdiği bazı önemli düzenlemelere kısaca bakalım:

Tüketiciden hangi ücretler alınabilecek?

Tüketicilerden alınabilecek ücretleri belirlerken BDDK’nın, bankaların mevcut düzeni sürdürmelerine hukuki zemin kazandırdığı rahatlıkla söylenebilir.

Zaten tüketicilerden faiz geliri elde eden, tüketicilerin kullandığı kartlarla yaptıkları alışverişlerden komisyon kazanan bankalar, buna ilaveten aşağıdaki ücretleri de tahsil etmeye yetkili kılınmışlardır.

Yönetmelik ekinde, tüketicilerden alınabilecek ücretler aşağıdaki şekilde belirtiliyor:

  • Bireysel kredilerde Tahsis Ücreti
  • Bireysel kredilerde Ekspertiz Ücreti
  • Bireysel kredilerde Taşınır ve Taşınmaz Rehin Tesis Ücreti
  • Hesap İşletim Ücreti
  • Para Çekme Ücreti
  • Elektronik Fon Transferi Ücreti
  • Havale Ücreti
  • Swift Ücreti
  • Kredi Kartı Yıllık Üyelik Ücreti
  • Kredi Kartı Ek Kart Yıllık Üyelik Ücreti
  • Kredi Kartı Kart Yenileme Ücreti
  • Kredi Kartı Nakit Avans Çekim Ücreti
  • Kiralık Kasa Ücreti
  • Kampanyalı Ürün veya Hizmetler Ücreti
  • Fatura Ödeme Ücreti
  • Arşiv – Araştırma Ücreti
  • Onaya Bağlı Bildirim Ücreti
  • Başka Kuruluş ATM’sinden Yapılan İşlem Ücreti
  • Kamu Kurum ve Kuruluşlarına Yapılan Ödemeler
  • Üçüncü Kişilere Yapılan Ödemeler

Yönetmelik m. 6/1 gereğince; “Bu Yönetmelik ve ekinde yer alanların dışında herhangi bir ürün veya hizmet için ücret alınamaz“.

BDDK bu listeyi değiştirmeye yetkili olduğu gibi, kuruluşlar da bu listede yer almayan ücretler için BDDK’dan izin alabilmektedir (m. 6/2).

Ücret alınmasının şartları nelerdir?

Kısaca özetlemek gerekirse ücret alınabilmesi için tüketiciden onay alınması ve ücret hakkında tüketicinin bilgilendirilmesi şartı getirilmektedir. Bankalar bize imzalatacakları bir kağıtla zaten bilgilendirme ve onay alma şartlarını yerine getiriyorlar. Yani bunlar zaten bankalar tarafından kolaylıkla yapılagelen uygulamalar olduğundan tüketici lehine bir yenilik yapıldığını söylemek güç. Aksine, yukarıda da bahsettiğim gibi, artık bu konu açık bir hukuki dayanağa kavuşmuş durumda…

Yönetmeliğin bu husustaki düzenlemeleri şöyle:

“Sözleşmeler kapsamında ücret alınabilecek her bir ürün veya hizmet için finansal tüketicinin onayının alınması zorunludur. Kuruluşlar tarafından finansal tüketicinin onayının alındığı ispat edilemediği takdirde, onay alınmamış sayılır.” (Yönetmelik m. 5/3)

“Finansal tüketiciler ile yapılacak sözleşmeler kapsamında sunulacak ürün veya hizmetlerin ücret tarifesini ve bilgi verilmesi gereken diğer hususları göstermek üzere sözleşmeye ilişkin her bir ürün veya hizmetin asgari olarak; adı ya da tanımı, vadesi ya da süresi, tahsil edilecek faiz, kâr payı veya ücret kalemleri ile bunların tahsil yöntemi, geçerli olduğu süre, geçerlilik süresi sonunda yapılacak değişikliğin tutarı, oranı ya da değişikliğin hangi esasa göre yapılacağı hususlarını içerecek şekilde bilgilendirme formu hazırlanması zorunludur. Bilgilendirme formu sözleşmenin ayrılmaz bir parçasıdır. Sözleşmenin yazılı olarak kurulması durumunda bu formun taraflarca imzalanmış bir nüshasının finansal tüketiciye verilmesi zorunludur. Kalıcı veri saklayıcısı ve telefon aracılığıyla kurulan sözleşmelerde finansal tüketici kullanılan araca uygun şekilde bilgilendirilir. İspat yükü kuruluşlara aittir.” (Yönetmelik m. 5/4)

Tüketici ve konut finansmanı kredilerine ilişkin ücretler

“Finansal tüketicilere kullandırılacak krediler için kredi ihtiyacının karşılanmasına olanak sağlayan sistemin işletilmesi ve operasyonel süreçlerin yönetilmesi amacıyla alınan tahsis ücreti dışında, istihbarat ücreti, kredi işlem fişi ücreti, ödeme planı değiştirme ücreti, değişken taksitli ödeme planı ücreti gibi her ne ad altında olursa olsun başkaca bir ücret alınamaz. Kredi tahsis ücreti, kullandırılan kredi anaparasının binde beşini geçemez. Kurul, gerekli gördüğü hallerde bu sınırı artırmaya ve azaltmaya yetkilidir.” (Yönetmelik m. 10/1)

Banka ve kredi kartı ücretleri

“(1) Kart çıkaran kuruluşlar, yıllık üyelik ücreti ve benzeri ad altında ücret tahsil etmedikleri bir kredi kartı türü sunmak zorundadır. Finansal tüketiciler tarafından yapılan ücretsiz kredi kartı başvurularının kuruluşlarca reddedilmesi hâlinde, bu başvuruya istinaden yıllık üyelik ücreti olan kredi kartı verilemez. Kart çıkaran kuruluşlar yıllık üyelik ücreti bulunmayan kredi kartı limiti belirlerken, yıllık üyelik ücreti bulunan kredi kartı değerlendirme kriterlerini aynen uygulamakla yükümlüdür. Finansal tüketicilerin yıllık üyelik ücreti bulunan kredi kartını limiti aynı kalmak kaydıyla yıllık üyelik ücreti bulunmayan kredi kartı ile değiştirme talepleri, kart çıkaran kuruluşlar tarafından yerine getirilmek zorundadır.

(2) Finansal tüketicinin kredi kartı iptal talepleri, ilgili kredi kartıyla ilişkilendirilen herhangi bir borç bakiyesi bulunduğu gerekçe gösterilerek reddedilemez. Bu şekilde iptal edilen kredi kartlarının borç geri ödeme dönemlerinde yıllık üyelik ücreti tahsil edilemez.

(3) Banka kartları ile sanal kredi kartlarından yıllık üyelik ücreti alınamaz.

(4) Birinci ve ikinci fıkrada yer verilen kartlar dışındaki kredi kartları özelliklerine göre yıllık olarak belirlenen tutar kadar ücretlendirilebilir. Asıl karta bağlı olarak sunulan her bir ek kredi kartının yıllık üyelik ücreti, asıl kartın yıllık üyelik ücretinin yüzde ellisini geçemez.

(5) Kredi kartı yıllık üyelik ücreti, ancak finansal tüketiciyi borçlandırıcı nitelikteki ilk kullanımı müteakip ve yıllık olarak tahakkuk ettirilebilir.

(6) Kesintisiz olarak, en az yüzseksen gün süreyle hareket görmeyen kredi kartları hareketsiz kart kabul edilir ve bu kartlara hareketsiz kaldığı müddetçe yıllık üyelik ücreti yansıtılamaz. Kuruluşlar, finansal tüketiciye yazılı olarak veya kalıcı veri saklayıcısı aracılığıyla veya kaydı tutulan telefon ile önceden bilgi vermek suretiyle bu nitelikteki kredi kartlarını kapatma hakkına sahiptir.

(7) Hareketsiz kartlarda tahsil edilemeyen kredi kartı yıllık üyelik ücretleri, tahakkuk tarihinden itibaren en fazla son oniki aylık dönem için sonradan tahsil edilmek üzere bekletilebilir. Bu dönem zarfında yıllık üyelik ücretlerinin tahsili için icra takibi yapılamaz. Bu ücretler için faiz veya kâr payı işletilemez ve Kredi Kayıt Bürosu ile Türkiye Bankalar Birliği Risk Merkezi bildirimleri yapılmaz. Anılan oniki aylık dönem sonunda kredi kartı yıllık üyelik ücretlerinin tahsil edilememesi hâlinde ise bu ücretler iptal edilir. Finansal tüketici kredi kartı yıllık ücretinin tahsili amacıyla kredilendirilemez.

(8) Hesap özeti gönderimi, sanal kart oluşturma ve kullanımı ile bir takvim yılı içerisinde kayıp, çalıntı ve benzeri nedenler dolayısıyla gerçekleştirilen iki adete kadar kart yenileme karşılığında ücret alınamaz.” (Yönetmelik m. 11)