Cayma hakkı süreleri

Tüketicinin Korunması Hakkında Kanununa göre cayma hakkı süreleri:

  • Taksitle satış sözleşmesinde 7 gün
  • Tüketici kredisi sözleşmesinde 14 gün
  • Ön ödemeli konut satış sözleşmesinde 14 gün
  • İş yeri dışında kurulan sözleşmelerde 14 gün
  • Mesafeli sözleşmelerde 14 gün
  • Finansal hizmetlere ilişkin mesafeli sözleşmelerde 14 gün
  • Devre tatil ve uzun süreli tatil hizmeti sözleşmelerinde 14 gün

İnternetten yapılan alışverişler, mesafeli sözleşme olarak nitelenir ve 14 günlük cayma hakkına tâbidir.

Ön ödemeli konut satış sözleşmesi, tüketicinin konut amaçlı bir taşınmazın satış bedelini önceden peşin veya taksitle ödemeyi, satıcının da bedelin tamamen veya kısmen ödenmesinden sonra taşınmazı tüketiciye devir veya teslim etmeyi üstlendiği sözleşmedir.

Satıcı veya sağlayıcı ile tüketici arasında; a) Teklifin tüketici ya da satıcı veya sağlayıcı tarafından yapılmasına bakılmaksızın iş yeri dışında, tarafların eş zamanlı fiziksel varlığında kurulan, b) Tarafların eş zamanlı fiziksel varlığında tüketiciyle iş yeri dışında görüşülmesinin hemen sonrasında, satıcı veya sağlayıcının iş yerinde ya da herhangi bir uzaktan iletişim aracıyla kurulan, c) Mal ve hizmetlerin tüketiciye tanıtımı ya da satışı amacıyla satıcı veya sağlayıcı tarafından düzenlenen bir gezi esnasında kurulan, sözleşmeler iş yeri dışında kurulan sözleşmeler olarak kabul edilir.

Her türlü banka hizmeti, kredi, sigorta, bireysel emeklilik, yatırım ve ödeme ile ilgili hizmetler, finansal hizmet olarak nitelenir. Bu hizmetlerin verilmesine ilişkin olan ve uzaktan iletişim araçlarıyla (örneğin internet veya telefon üzerinden) kurulan sözleşmeler, finansal hizmetlere ilişkin mesafeli sözleşme sayılır.

Devre tatil sözleşmesi, bir yıldan uzun süre için kurulan ve tüketiciye bu süre zarfında birden fazla dönem için bir veya daha fazla sayıda gecelik konaklama imkânı veren sözleşmelerdir.

Uzun süreli tatil hizmeti sözleşmesi, bir yıldan uzun süre için kurulan ve tüketiciye, belirlenen süre zarfında konaklamaya veya konaklama ile birlikte seyahat ya da diğer hizmetlerin beraber sunulduğu durumlara ilişkin indirim yahut diğer menfaatlerden faydalanma hakkı verilen sözleşmelerdir.

Tüketici mahkemesinde duruşma zorunlu mu?

Bir tüketici tarafından açılan, konut kredisinde dosya masrafının iadesi hakkında tüketici mahkemesinde görülen davada mahkeme, duruşma yapmadan dosya üzerinde inceleme yaparak karar vermiştir. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın kanun yararına bozma istemi üzerine inceleme yapan Yargıtay, bu kararı HMK m. 320’de yer alan “mümkün olan hallerde” ifadesinin dar yorumlanması gerektiği, duruşma yapılmadan karar verildiği gerekçesiyle bozmuştur. Ben bu karara katılmıyorum.

Mevzuat

Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK), 320/1. maddesinde “Mahkeme, mümkün olan hâllerde tarafları duruşmaya davet etmeden dosya üzerinden karar verir.” hükmünü içerir.

Öte yandan HMK m. 27, “Hukuki dinlenilme hakkı” başlığını taşır ve şu düzenlemeyi getirir:

“1) Davanın tarafları, müdahiller ve yargılamanın diğer ilgilileri, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahiptirler.  (2) Bu hak; a) Yargılama ile ilgili olarak bilgi sahibi olunmasını, b) Açıklama ve ispat hakkını, c) Mahkemenin açıklamaları dikkate alarak değerlendirmesini ve kararların somut ve açık olarak gerekçelendirilmesini içerir.”

HMK m. 320 duruşma yapılmadan karar verilmesine imkan tanırken, HMK m. 27 davanın taraflarının hukuki dinlenilme hakları olduğunu, açıklama ve ispat hakları bulunduğunu vurgular.

13. Hukuk Dairesi’nin Gerekçesi

Daire, HMK m. 320’de “mümkün olan hallerde” ve ancak ön inceleme aşamasında dosya üzerinden karar verilmesinin mümkün olduğunun belirtilmesi suretiyle yasanın uygulama alanının dar bir çerçevede belirlendiğini kabul etmiş; HMK m. 27’de yer alan hukuki dinlenilme hakkının gereği olarak duruşma yapılmasının zorunlu olduğu yönünde gerekçe belirterek bu kararı bozmuştur.

Yargıtay bu kararında, hukuki dinlenilme hakkının bir yansıması olarak HMK m. 297/1-c’de yer alan, mahkemelerin gerekçeli kararlarında yer alan tarafların iddia ve savunmalarının özeti ve diğer unsurların belirtilmesi gereğini vurgulamıştır.

Değerlendirme

Yargıtay 13. Hukuk Dairesi’ne göre HMK m. 320’de yer alan “mümkün olan hallerde” ifadesinin dar yorumlanması gerekecektir.

Hangi hallerin “mümkün olan hal” kapsamında değerlendirilebileceğine dair kararda nesnel bir ölçüt belirlenmemiştir. Şayet m. 27’de tanınan hukuki dinlenilme hakkı, her halde duruşma yapılması şartı olarak yorumlanırsa esasen mümkün olan bir hal bulmak imkansız da olabilir.

HMK m. 320, basit yargılama usülü kapsamında olan, kanunun 6. kısmında yer alan bir hükümdür. Tüketici Mahkemelerinde basit yargılama usulü uygulanır (6502 s. Kanun m. 73/4). Bu nedenle karara konu olayda da mahkeme basit yargılama usulünü uygulamıştır.

Dosya üzerinden duruşma yapılmadan karar verilmesi imkanı, basit yargılama usulünde kabul edilmiş, yazılı yargılama usulünde kendisine yer bulmamıştır. Yasa koyucu, basit yargılama usulüne tâbi işlerin mahiyeti gereği dosya üzerinden karar verilebilmesi imkanını özellikle tanımıştır.

Bu imkanın, esasen, HMK m. 27’de kendisine yer bulan “hukuki dinlenilme hakkı” ile çeliştiği söylenemez; zira taraflar, açıklamada bulunma ve hukuki dinlenilme hakkını mahkemeye sundukları dilekçelerle kullanmaktadırlar. Hukuki dinlenilme hakkı, her zaman duruşma yapılmasını zorunlu kılmaz.

Şayet dosya üzerinden karar verilmesi, tarafların hukuki dinlenilme haklarını daima ihlal etseydi, bu durumda dosya üzerinden karar verilen tüm yargılamaların anayasaya ve adil yargılanma hakkına ilişkin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi hükmüne aykırı olmasından söz etmek gerekirdi. Oysa tüm idari yargılamalar kural olarak duruşmasız yapılmaktadır.

Yasa koyucu hakime, basit yargılama usulüne tabi olan davalarda, mümkün olan hallerde dosya üzerinde karar verme konusunda bir takdir hakkı tanımıştır. Bu bilinçli bir tercihtir ve uygulanması gerekir. Yargıtay bu takdir hakkının geniş yorumlandığına ilişkin somut bir neden ileri sürmemiş, kanunu dar yorumlamak gerekir gerekçesiyle kararı bozmuştur. Bunun usul ve yasaya uygun olmadığı kanısındayım.

İlgili karara şuradan ulaşılabilir. 1


  1. Kaynak: 15 Ocak 2015 Tarihli ve 29237 Sayılı Resmî Gazete 

Yargıtay kararı: Avukatının takip ettiği işte asile tebliğ geçersiz

Bir tüketici, konut kredisi alırken kendisinden alınan dosya masrafının iadesi için avukatı aracılığıyla tüketici sorunları hakem heyetine başvurmuş. Hakem heyeti talebi reddetmiş. Bunun üzerine tüketici mahkemesine başvurulmuş ve hakem heyeti kararının iptali talep edilmiş. Mahkeme bu talebi, hakem kararının tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde ileri sürülmediği gerekçesiyle reddetmiş. Yargıtay bu kararı incelemiş ve avukatla takip edilen işlerde asile yapılan tebligatın geçersiz olduğu ve davacı aleyhine sonuç doğurmayacağı gerekçesiyle bozma kararı vermiş. Karara şuradan ulaşabilirsiniz.1

4077 sayılı eski Tüketici Kanunu’nun 22/5. maddesine göre tüketici sorunları hakem heyetleri kararlarına karşı tüketici mahkemesinde 15 gün içinde itiraz edilebilmekte idi. Bu süre yeni Tüketici Kanunu’nda da aynıdır (m. 70/3).

Tüketici sorunları hakem heyetlerinin kararlarının tebliğinde 7201 sayılı Tebligat Kanunu hükümleri uygulanır. Tebligat Kanunu’nun 11. maddesinin ilk cümlesi gereğince, avukat vasıtasıyla takip edilen işlerde tebligat avukata yapılır.


  1. Kaynak: 15 Ocak 2015 Tarihli ve 29237 Sayılı Resmî Gazete