Mahkeme kapılarından

Hakim duruşma günü verir. Programını ona göre ayarlarsın. Tanık gelecekse o da programını ona göre ayarlar. Çoğu zaman işinden izin alır. Masraf eder, zaman ayırır gelir. Duruşmaya hazırlanırsın. Çıkarsın yola, trafik mrafik, park mark, otobüs motobüs derken adliyeye varırsın. Bir elinde cübbe, bir elinde çanta, merdivenleri tırmanır, koridorları nefes nefese aşarsın. Kapıya varınca bir de bakarsın, bir yazı asmışlar. Hakim izinli, duruşmalar öğleden sonra falanca mahkemede… Bilirsin ki o falanca mahkemede yeni bir duruşma günü vermek dışında hiçbir şey yapılmaz. Diğer avukatlar gibi sen de oturur bir “mazeret” dilekçesi yazarsın. Tanığa tüm bunları izah etmeye çalışır, döner gelirsin.

Bu durumdan ilgilileri haberdar etmek acaba günümüz imkanlarında ne kadar zor olabilir?

Bu ülkede kim bilir nice saatler böyle ziyan olup gider ömürlerden. Olağan karşılanır, zira ne insan, ne de insanın zamanı hakettiği önemi görür.

Hukuk ve İktisat Karşılaştırması

Hukuk, geniş anlamı ile, “kişisel ilişkileri yaptırım altında düzenleyen bilim” olarak tanımlanabilir. Ekonomik etkinlikler, üretim aşamasından tüketim aşamasına kadar, kişisel ilişkilerin bir bölümü olmak nedeni ile, hukuk bu ilişkileri de düzenlemek zorundadır. İşte, Ticaret Hukuku, esas itibariyle, bu ekonomik etkinlikleri düzenleyen hukuk dalıdır. İktisat bilimi, ekonomik etkinliklerin çeşitli aşamalarını (üretim, el değiştirme, tüketim) gözlemleyip inceleyerek, iktisat biliminin yasalarını belirlemeye ve saptamaya çalışır. Bu açıdan davranışı edilgen (pasif) niteliktedir.

Hukuk bilimine gelince, hukuk biliminin bu açıdan davranışı etken (aktif) niteliktedir. Hukuk, ekonomik etkinliklerin yasalarını saptamakla ilgilenmez, aksine, bu etkinlikleri yaptırım altında düzenleme amacı güder. Benzetmede hata olmazsa, ekonomik etkinlikler bir nehre benzer. Bu nehrin kaynağından denize dökülmesine kadar doğal yatağını, suyun azaldığı, çoğaldığı, taştığı dönem ve noktaları saptamak iktisat biliminin görevidir. Bu nehri daha yararlı hale getirmek için gerekli önlemleri alma, örneğin yatağın arınması veya genişletilmesi, üzerinde barajlar yapılması, böylece ulaşıma uygun hale getirilmesi, enerji üretimi ve sulama olanağı sağlama ise, hukuk bilimine, özellikle Ticaret Hukukuna düşen bir görevdir.

Ancak, nasıl bir nehir düzenlenirken, onun doğasına aykırı işlemler yapılamaz, örneğin akışı ters yöne çevrilemezse, hukuk bilimi de ekonomik yasaları yadsıyamaz. Hukuk, ekonomik yasaları tersine çevirmeye değil, ancak belirli ve uygun bir sınır içinde düzenlemeye ve sakıncalarını azaltmaya muktedirdir. ((Prof. Dr. Oğuz İmregün, Kara Ticaret Hukuku Dersleri, s. 1))