Kefalet sözleşmeleri üzerine…

Kefalet sözleşmesi nedir?

Kefalet sözleşmesi, kefilin alacaklıya karşı, borçlunun borcunu yerine getirmemesinin sonuçlarından kişisel olarak sorumlu olmayı üstlendiği sözleşmedir.

Kefalet sözleşmesi hangi şekilde yapılmalıdır?

Kefalet sözleşmesi, yazılı şekilde yapılmadıkça geçerli olmaz.

Kefalet sözleşmesinin zorunlu unsurları nelerdir?

Kefalet sözleşmesinde, kefilin sorumlu olacağı azamî miktarın (maksimum meblağ) ve kefalet tarihinin kefilin el yazısıyla belirtilmesi zorunludur. Aksi takdirde kefalet sözleşmesi geçersiz sayılır.

Ayrıca, kefil evli ise, eşinin kefalet sözleşmesine yazılı onay vermesi gerekir. Eşlerden biri mahkemece verilmiş bir ayrılık kararı olmadıkça veya yasal olarak ayrı yaşama hakkı doğmadıkça, ancak diğerinin yazılı rızasıyla kefil olabilir; bu rızanın sözleşmenin kurulmasından önce ya da en geç kurulması anında verilmiş olması şarttır.

Hangi durumlarda eşin rızası aranmaz?

Kefalet sözleşmesinde sonradan yapılan ve kefilin sorumlu olacağı miktarın artmasına veya adi kefaletin müteselsil kefalete dönüşmesine ya da kefil yararına olan güvencelerin önemli ölçüde azalmasına sebep olmayan değişiklikler için eşin rızası gerekmez.

Ticaret siciline kayıtlı ticari işletmenin sahibi veya ticaret şirketinin ortak ya da yöneticisi tarafından işletme veya şirketle ilgili olarak verilecek kefaletler, mesleki faaliyetleri ile ilgili olarak esnaf ve sanatkârlar siciline kayıtlı esnaf veya sanatkârlar tarafından verilecek kefaletler, 27/12/2006 tarihli ve 5570 sayılı Kamu Sermayeli Bankalar Tarafından Yürütülen Faiz Destekli Kredi Kullandırılmasına Dair Kanun kapsamında kullanılacak kredilerde verilecek kefaletler ile tarım kredi, tarım satış ve esnaf ve sanatkârlar kredi ve kefalet kooperatifleri ile kamu kurum ve kuruluşlarınca kooperatif ortaklarına kullandırılacak kredilerde verilecek kefaletler için eşin rızası aranmaz.

Müteselsil kefalet için şekil şartı var mı?

Müteselsil kefaletin geçerli olabilmesi için, kefilin müteselsil kefil olduğunu kendi el yazısıyla yazması gerekir.

Müteselsil kefaletin sonuçları nelerdir?

Kefil, müteselsil kefil sıfatıyla veya bu anlama gelen herhangi bir ifadeyle yükümlülük altına girmeyi kabul etmişse alacaklı, borçluyu takip etmeden veya taşınmaz rehnini (mesela ipoteği) paraya çevirmeden kefili takip edebilir. Ancak, bunun için borçlunun, ifada gecikmesi ve ihtarın sonuçsuz kalması veya açıkça ödeme güçsüzlüğü içinde olması gerekir.

Yargıtay içtihadı: Tüketici hakem heyetine başvurmak mümkün ise icra takibi yapılamaz

Yargıtay 13. Hukuk Dairesi, kanun yararına bozma yoluyla önüne gelen davada yaptığı incelemede; tüketici hakem heyetine başvurulabilen hallerde doğrudan icra takibi yapılmasının hukuka aykırı olduğuna karar verdi.1

Kararda,

“Tüm bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde, tüketici sorunları hakem heyetine müracaat edildiği tarihte yürürlükte olan 4077 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 22.maddesi ile, davanın açıldığı tarihte ve karar tarihinde yürürlükte olan 6502 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un 68.maddesinde belirlenen miktarın altında kalan uyuşmazlıklar için, icra takibi yapılmadan veya dava açılmadan önce tüketici hakem heyetine müracaat edilmesi zorunludur.

6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 70/2.maddesinde, il ve ilçe tüketici hakem heyetlerinin verdiği kararların tarafları bağlayacağı ve İcra ve İflas Kanunu’nun ilamların yerine getirilmesi hakkındaki hükümlere göre yerine getirileceği hükme bağlanmıştır. Buna göre, verdiği karar ilamlı icra yolu ile takibi mümkün olan Tüketici Hakem Heyetine müracaat etmeden ilamsız icra takibi yapmakta tüketicinin hukuki yararı yoktur. Bu durumda tüketici hakem heyetine müracaat edilip uyuşmazlıkla ilgili olarak bir karar almadan icra takibi yapılamayacağı gibi, tüketici mahkemesinde de dava açılamaz. Buna rağmen icra takibi yapılması ve icra takibine itiraz edilmesi halinde ise, itirazın iptali istemiyle tüketici hakem heyetine müracaat edilemez.”

ifadelerine yer verildi.

Buna göre, 3.300 TL ve altındaki tüketici hukuku kapsamındaki uyuşmazlıklar bakımından artık doğrudan icra takibi yapılması haksız sayılacak…

İl ve ilçe tüketici hakem heyetine başvuru için güncel parasal sınırları şurada bulabilirsiniz.


  1. Yargıtay 13. Hukuk Dairesi’nin E. 2015/10571 K. 2015/8738 T. 18.3.2015 sayılı kararı. 

Yalan tanıklık ile ilgili ceza maddesine kısmî iptal

Anayasa Mahkemesi, 14/1/2015 Tarihli ve E: 2014/116, K: 2015/4 Sayılı Kararı ile, “Yalan Tanıklık” başlıklı Türk Ceza Kanunu’nun 272. maddesinin 6. fıkrasında yer alan “… süreli hapis cezasına mahkumiyeti halinde, mahkum olunan cezanın üçte ikisi kadar hapis cezasına …” ibaresinin adalet ve hakkaniyet ilkelerine aykırı olduğu ve böylece Anayasa m. 2’yi ihlal ettiği gerekçesiyle iptaline karar verdi.

TCK m. 272, “yalancı şahitlik” konusunu düzenliyor ve gerçeğe aykırı şahitlik yapan kişilere ceza verilmesini sağlıyor.

Halen geçerli olan uygulamaya göre aleyhine yalan tanıklık yapılan kişi süreli bir hapis cezasına mahkum edilir ise yalan tanıklık yapan kişi, mahkum olunan cezanın üçte ikisi kadar hapis cezasına mahkum oluyor.

Söz konusu iptal kararı ile suçun nitelikli haline ilişkin bu ceza ortadan kalkıyor.

Bugün (29.04.2015 günlü) Resmi Gazete’de yayımlanan bu karar, yayımı tarihinden itibaren 6 ay sonra yürürlüğe girecek.

Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin bu süre zarfında kanunda ortaya çıkan bu boşluğu doldurması önem taşıyor.