Islak imzanın ispat gücü sorgulanmalı…

signascript.jpgGünümüzde bir insan elinin ürünüymüş gibi ıslak imza atabilen makineleri satın almak mümkün olmasına rağmen hukuk düzenimizde ıslak imza hala mutlak bir ispat vasıtası olarak kabul görüyor.

Bir kişinin ıslak imzasını böyle bir makine yoluyla kağıt üzerine basarak o kişinin borçlu olduğuna yönelik haksız iddialarınızı kanıtlama imkanına sahip oluyorsunuz.

Aynı yöntemle kişinin mahkeme önünde suçlu bulunmasına yol açabilecek deliller de üretebiliyorsunuz.

Gerek hukuk usulü gerekse ceza usulünde ıslak imza ile ilgili teknolojik gelişmeleri dikkate alan yeni yasal düzenlemeler yapılmasının ve ıslak imzanın yerini tutabilecek güvenilir ve pratik çareler düşünülmesinin çok acil bir ihtiyaç olduğu kanısındayım.

Bu konuya kayıtsız kalınmasını hayretle karşılıyorum.

Kimler işveren vekili sayılır?

İşe iade davalarını açmak için aranan şartlardan birisi de, davacının işveren vekili statüsünde olmamasıdır. Peki eski çalıştığı işyerinde yetkili pozisyonda olan her çalışan işveren vekili midir? İşveren vekili olarak kimler sayılabilir?

Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarına göre işletmenin bütünü yönetip işçiyi işe alma ve işten çıkarma yetkisi bulunan kişiler işveren vekili sayılıp iş güvencesinden yararlanamayacaktır.

Yerleşik Yargıtay kararlarına göre iş güvencesinden yararlanamayacak işveren vekilleri her şeyden önce, işletmenin bütününü sevk ve idare eden işveren vekilleri ile yardımcıları olduğuna göre, işletmenin tümünü yöneten genel müdürler ile yardımcıları iş güvencesi hükümlerinden yararlanamayacaktır. Ancak belirtelim ki, iş yerinde genel müdür veya genel müdür yardımcısı unvanının kullanılması tek başına iş güvencesi kapsamı dışında bulunma sonucunu doğurmaz. Önemli olan, kendisine temsil yetkisi verilip verilmediği ve işletmenin bütününü yönetip yönetmediğidir; bu hususta görev tanımı ve konumuna bakmak gerekir. İş güvencesinden yararlanamayacak işveren vekillerinin ikinci grubunu, işletmenin değil de işyerinin bütününü yöneten ve işçiyi işe alma ve işten çıkarma yetkisi bulunan işveren vekilleridir.

Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 2009/41 Esas – 2010/38580 Karar sayılı, 17.02.2010 tarihli ilamında iş güvencesinden yararlanamayacak işveren vekilinin işletmenin bütününü sevk ve idare eden işveren vekili veya işyerinin bütününü sevk ve idare eden ve işçiyi işe alma ve işten çıkarma yetkisi bulunan işveren vekili konumunda bulunması gerektiğini açıkça ortaya koymuştur.

“…4857 sayılı İş Kanunu’nun 18. maddesi uyarınca işçinin iş güvencesi hükümlerinden yararlanabilmesi işçinin işletmenin bütününü sevk ve idare eden işveren vekili ve yardımcıları veya işyerinin bütününü sevk ve idare eden ve işçiyi işe alma ve işten çıkarma yetkisi bulunan işveren vekili konumunda bulunmaması gerekir. İş güvencesinden yararlanamayacak işveren vekilleri her şeyden önce, işletmenin bütününü sevk ve idare eden işveren vekilleri ile yardımcıları olduğuna göre, işletmenin tümünü yöneten genel müdürler ile yardımcıları iş güvencesi hükümlerinden yararlanamayacaktır. Ancak belirtelim ki, iş yerinde genel müdür veya genel müdür yardımcısı unvanının kullanılması tek başına iş güvencesi kapsamı dışında bulunma sonucunu doğurmaz. Önemli olan, kendisine temsil yetkisi verilip verilmediği ve işletmenin bütününü yönetip yönetmediğidir; bu hususta görev tanımı ve konumuna bakmak gerekir. İş güvencesinden yararlanamayacak işveren vekillerinin ikinci grubunu, işletmenin değil de işyerinin bütününü yöneten ve işçiyi işe alma ve işten çıkarma yetkisi bulunan işveren vekilleridir. Buna göre, işletmenin bütününü sevk ve idare edenler, başka bir şart aranmaksızın işveren vekili sayılırken; işletmenin değil de işyerinin bütününü sevk ve idare edenlerin 18’nci madde anlamında işveren vekili sayılabilmesi için ilave olarak, işçiyi işe alma ve işten çıkarma yetkisini haiz olması şartı aranır, işyerinin tümünü sevk ve idare ile işçiyi işe alma ve işten çıkarma yetkisi katlanmış olarak, birlikte aranır. Bu işyeri işletmeye bağlı bir işyeri de olabilir. Dolayısıyla bir banka şubesi müdürü ile fabrika müdürü, işyerini sevk ve idare etmekle beraber, özgür iradesi ile işçi alma ve işten çıkarma yetkisi yoksa İş Kanunu’nun 18. maddesi anlamında işveren vekili sayılmaz. İş güvencesinden yararlanır. Aynı şekilde, işe alma ve işten çıkarma yetkisi bulunan insan kaynakları müdürü ile personel müdürü, işyerinin tümünü yönetmediğinden iş güvencesi hükümlerinden yararlanabilecektir. Ancak işletmeye bağlı bir işyerinde, bu işyerinin tümünü sevk ve idare eden, ayrıca işe alma ve işten çıkarma yetkisi olan işçi, iş güvencesi hükümlerinden yararlanamaz. Dairemizin uygulaması da bu yöndedir. (26.05.2008 gün ve 2007/35929 Esas, 2008/12484 Karar sayılı ilamımız). Dosya içeriğine göre somut uyuşmazlıkta davacının, davalı şirketin müdürü olarak şirketi her konuda münferiden temsil ve ilzam etmek üzere yetkili olduğu ticaret sicil kayıtlarından anlaşılmaktadır. Ticaret sicil kayıtlarındaki bu tescil karşısında davalı şirket ile davacı arasında düzenlenecek sözleşme ile bu yetkinin bölünmesi üçüncü kişileri bağlamayacağından davacının işveren vekili sayılması gerekir. Bu nedenle iş güvencesi kapsamı dışında kaldığı anlaşıldığından, davanın reddi yerine yazılı şekilde kabulü hatalıdır…”

Devamını oku →