2016 yılı Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi Resmi Gazete’de yayımlandı.
Tarifeyi görmek için tıklayınız.
2016 yılı Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi Resmi Gazete’de yayımlandı.
Tarifeyi görmek için tıklayınız.
Bilgi günahtır. Adem ve Havva o ağacın meyvelerinden yediler ve olanlar oldu. Bir süre sonra, Nicolaus Kopernik, Giordano Bruno ve Galileo Galilei dünyanın güneşin etrafında döndüğünü kanıtlamanın cezasını çektiler. Kopernik ölümün artık çok yakın olduğunu hissedene kadar bu sarsıcı buluşunu yayınlamaya cüret edemedi. Katolik Kilisesi onun kitabını yasak kitaplar listesine ekledi.
Gezgin ozan Bruno, diyar diyar gezerek Kopernik’in sapkınlığını yaydı: dünya evrenin merkezi değil, sadece güneş sistemindeki herhangi bir gezegendir. Kutsal Engizisyon onu sekiz yıl boyunca bir hücreye kapattı. Birçok kez yaptığından pişmanlık duyduğunu söylemesini teklif ettiler, Bruno her seferinde reddetti. Bu inatçı kafa en sonunda, Roma’nın pazar yeri Campo dei Fiori’de, büyük bir kalabalık önünde yakıldı. Alevlerin arasında kavrulurken üzerinde çarmıha gerilmiş İsa figürü bulunan bir haçı dudaklarına yaklaştırdılar. O kafasını çevirdi.
Birkaç yıl sonra, teleskopunun otuz iki tane büyütücü merceğiyle gökyüzünü inceleyen Galileo onun doğru söylediğini teyit etti.
Dine küfretmekten hapse atıldı.
Sorgulamalarda söylediklerinden çark etti.
Yüksek sesle, dünyanın güneşin etrafında döndüğüne inanan herkesi lanetlediğine yemin etti.
Dediklerine göre, bunun hemen ardından alçak sesle, onu sonsuza kadar meşhur eden sözleri sarf etti.
Eduardo Galeano, Aynalar, Sel Yayıncılık, s. 115-116.
Yazarın bahsettiği gezgin ozan Bruno’nun tam adı Giordano Bruno. 1548-1600 yılları arasında yaşamış. Bir din adamı, bilim adamı, gökbilimci… Katolik kilisesinin öğretilerine aykırı düşünceleri sebebiyle Roma’da, Campo de’ Fiori meydanında yakılarak ruhu şeytanî günahlarından arındırılmış. Bugün o meydanda bir anıtı yükseliyor.
Yakarak öldürme eski bir ceza. Hammurabi kanunlarında var. Tevrat’ta var (Yaradılış, 18:24). Eski Mısır’da, Antik Roma’da, Ortaçağ’da Avrupa’da ve dünyanın birçok yerinde tarih boyunca sayısız kere uygulanmış. Son olarak İŞİD (diğer adıyla DAİŞ) mensupları arasında popüler olduğunu duyuyoruz.
İnsanlık tarihi, neyin hukukun kaynağı olarak belirlendiğinin taşıdığı hayatî öneme dair sayısız dersle dolu…
Paylı mülkiyet, maddi olarak bölünmüş olmayan bir şeyin tamamına birden çok kişinin belirli paylarla malik olmasıdır (TMK m. 688).
Bugün İsviçre-Türk hukukuna hakim olan görüş, paylı mülkiyete konu eşya üzerinde tek bir mülkiyet hakkı olduğu ve bu tek mülkiyet hakkına bütün paydaşların hepsinin sahip olduğu yönündedir. Mülkiyet hakkı, paydaşlar arasında bölünmemiştir.
Peki ne bölünmüştür? Bölünen sadece, mülkiyeti oluşturan yetkilerden “bölünebilir” olanlardır. Bölünebilen yetkiler, pay oranında paydaşlarca tek başına kullanılabilir. Bölünemez nitelikte olanlar ise tek başına kullanılamaz. Bunların kullanılması için birlikte karar alınması gerekir.
Özetlersek, paylı mülkiyette;
Pay, esasen bir mal değil, bir haktır. Bununla birlikte Medeni Kanun, taşınmaz mülkiyetindeki payı, bazı istisnalar dışında, taşınmaz hükümlerine tabi tutmuştur.
Paydaşlar, kendi aralarında oybirliğiyle anlaşarak yararlanma, kullanma ve yönetime ilişkin konularda kanun hükümlerinden farklı bir düzenleme yapabilirler. Ancak, böyle bir anlaşmayla paydaşların aşağıdaki hak ve yetkileri kaldırılamaz ve sınırlandırılamaz:
Taşınmazlarla ilgili anlaşmalar imzalarının noterlikçe onaylanması koşuluyla paydaşlardan birinin başvurusu üzerine tapu kütüğüne şerh verilebilir. (TMK m. 689)
Paydaşlardan her biri olağan yönetim işlerini yapmaya, özellikle küçük onarımları yaptırmaya ve tarımsal işleri yürütmeye yetkilidir.
Zorunlu ve ivedi işlerin yapılmasına ilişkin kanun hükümleri saklı kalmak kaydıyla, paydaşların çoğunlukla alacağı kararla olağan yönetim işlerinde yetkiyle ilgili farklı düzenleme getirilebilir. (TMK m. 690)
İşletme usulünün veya tarım türünün değiştirilmesi, adi kiraya veya ürün kirasına ilişkin sözleşmelerin yapılması veya feshi, toprağın ıslahı gibi önemli yönetim işleri için pay ve paydaş çoğunluğuyla karar verilmesi gerekir.
Gerek Medeni Kanuna, gerekse Yargıtay’a göre, paylı mülkiyete tabi taşınmazın kiraya verilmesi, önemli yönetim işlerindendir:
06.05.1955 tarih 12/18 sayılı Yargıtay İnançları Birleştirme Kararının ilk bendinde ifade edildiği üzere, müşterek mülkün kiraya verilmesi önemli idari tasarruflardandır. Buna göre paylı mülkiyette taşınmaz pay ve paydaş çoğunluğu kararıyla kiraya verilebilir. (HGK, E. 2013/6-1683 K. 2015/1447 T. 27.5.2015)
Olağan yönetim sınırlarını aşan ve paylı malın değerinin veya yarar sağlamaya elverişliliğinin korunması için gerekli bakım, onarım ve yapı işlerinde de aynı çoğunluk aranır.
Pay ve paydaşların eşitliği halinde hakim, paydaşlardan birinin istemi üzerine bütün paydaşların menfaatini gözeterek hakkaniyete uygun bir karar verir; gerekli gördüğü işlerin yapılması için paydaşlar arasından veya dışarıdan bir kayyım atayabilir. (TMK m. 691)
Paylı malın özgülendiği amacın değiştirilmesi, korumanın veya olağan şekilde kullanmanın gerekli kıldığı ölçüyü aşan yapı işlerine girişilmesi veya paylı malın tamamı üzerinde tasarruf işlemlerinin yapılması, oybirliğiyle aksi kararlaştırılmış olmadıkça, bütün paydaşların kabulüne bağlıdır.
Paylar üzerinde taşınmaz rehni veya taşınmaz yükü kurulmuşsa, paydaşlar malın tamamını benzer haklarla kayıtlayamazlar. (TMK m. 692)