Aşağıda, Yargıtay 6. Hukuk Dairesi’nin 24.02.2025 tarihli ve 2023/4469 Esas, 2025/679 Karar sayılı kararına yer verilmiştir. Karar, yabancı mahkeme ilamlarının tanınması ve tenfizinde MÖHUK m.54/1-a kapsamında “mütekabiliyet” (akdî/kanunî/fiilî) şartının tespitine ilişkindir.
T.C. Yargıtay Başkanlığı – 6. Hukuk Dairesi
Esas No.: 2023/4469
Karar No.: 2025/679
Karar tarihi: 24.02.2025
MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2022/2298 E., 2023/1086 K.
İLK DERECE MAHKEMESİ : İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesi
SAYISI : 2020/484 E., 2022/240 K.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı vekilince duruşma istemli temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, 24.02.2025 tarihinde duruşma yapılmasına ve duruşma gününün taraflara davetiye ile bildirilmesine karar verilmiştir.
Belli edilen günde davalı vekili Avukat … ile davacı vekili Avukat …’in gelmiş olmalarıyla duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için uygun görülen saatte Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlenerek dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; davalı yüklenicinin 15.02.2016 tarih ve WHSD-DR-ST-0084 sayılı alt yüklenici sözleşmesi kapsamında müvekkiline karşı borcu doğduğunu, borcun zamanında ödenmemesi üzerine davalı aleyhine Rusya Federasyonu Sankt-Petersburg Şehri Leningrad Bölgesi Ticaret Mahkemesinde dava açıldığını, açılan dava kapsamında taraflar arasında 02.11.2018 tarih ve davalının borcu belirli tarihlerde ödeyeceği taahhüdünü içeren sulh sözleşmesi akdedildiğini, mahkemenin, dava devam ederken taraflar arasında akdedilen sulh sözleşmesine dayanarak 24.12.2018 tarihli karar ile davalı şirketin müvekkile toplamda 16.536.634 Ruble 46 kapik borcu bulunduğunu tespit ettiğini, kararın 24.12.2018 tarihinde kesinleştiği ve icra kabiliyetini kazandığını, Türkiye ve Rusya arasındaki karşılıklılığın (mütekabiliyetin) varlığının doktrinde açıklandığını, Rusya mahkemesi tarafından verilen ilamın MÖHUK’un 50. vd maddeleri uyarınca tenfiz için ön ve esas koşulları taşıdığının sabit olduğunu ileri sürerek Rusya Federasyonu Sankt-Petersburg Şehri Leningrad Bölgesi Ticaret Mahkemesi’nin 20.12.2018 tarihli kararının tanınma ve tenfizini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde; mütekabiliyet şartı sağlanmadığından Rusya Mahkemesi tarafından verilen kararın Türkiye’de tanıma ve tenfizinin mümkün olmadığını, Rusya Mahkemesi tarafından verilen kararın kamu düzenine aykırı olduğunu, Rusya Mahkemesi huzurunda usule aykırı bir şekilde yapılan sulh sözleşmesinin hukuka uygun olarak düzenlenmediğinden geçerli olmadığını, müvekkilini temsil eden vekilin, mahkeme huzurunda sulhe yetkili olmayıp, yapılan sulhün geçerli olmadığını, somut olayda usule uygun bir şekilde kesinleşmiş bir mahkeme kararı bulunmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile, tenfizi istenen kararın verildiği Rusya Federasyonu ile Türkiye Cumhuriyeti arasında, yabancı ilamların tenfizine ilişkin iki veya çok taraflı bir milletlerarası anlaşma mevcut olmadığı, Türkiye ile Rusya arasında “akdi karşılıklılık” bulunmadığı, taraflar arasında görülen benzer davada İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi’nin 2021/3417 E., 2022/80 K. sayılı kararında “… Rusya Mahkemeleri tarafından verilen kararların Türkiye Mahkemelerinde tenfiz edildiğine, dolayısıyla fiili karşılıklılığın bulunduğuna ilişkin kararlar bulunduğu tespit edilmiştir. (bkz.Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin, 19.12.2018 tarihli, 2018/579 Esas, 2018/6742 Karar sayılı kararı) Yargıtay’ın tespit edilen bazı kararlarında da Rusya Mahkemelerine ait kararların kamu düzeni, usulsüz tebligat ve kesinleşme şerhinin bulunmamasından dolayı bozulduğu görülmektedir. MÖHUK’ un 54. maddesinin a bendinde düzenlenen ve tenfizin birinci kriteri olan iki ülke arasındaki mütekabiliyet kriterinin sağlanmadığı durumlarda aynı maddenin devamında sayılan ve ikincil kriterlerin incelenmesi mümkün görünmemektedir (bkz. Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin, 29.05.2014 tarihli, 2014/2883 Esas, 2014/10015 Karar sayılı kararı, Yargıtay 13. Hukuk Dairesi’nin, 06.03.2012 tarihli, 2011/12027 Esas, 2012/5468 Karar sayılı kararı) Dolayısıyla Yargıtay’ın bu kararlardan da Rusya Federasyonu ile Türkiye Cumhuriyeti arasında fiili mütekabiliyetin varlığının bulunduğunu kabul ettiği sonucuna varılmaktadır. O halde yapılan bu açıklamalar Yargıtay kararları ışığında mahkemece, iki devlet arasında tanıma ve tenfiz konusunda fiili karşılıklılık bulunduğu kabul edilerek işin esastan incelenmesi ve taraf delillerin değerlendirilmesi ile sonucuna göre karar verilmesi gerekirken hatalı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi isabetsiz olmuştur…” açıklamalarına yer verilmiş olup Rusya Federasyonu ile Türkiye Cumhuriyeti arasında fiili mütekabiliyetin bulunduğu, olaya uygulanan hükmün Türk kamu düzenine aykırılık teşkil etmediği, tanıma ve tenfiz koşullarının oluştuğu gerekçesiyle, davanın kabulüne karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri tarafından istinaf başvurusunda bulunulması üzerine Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile tenfizi istenen kararın verildiği Rusya Federasyonu ile Türkiye Cumhuriyeti arasında, yabancı ilamların tenfizine ilişkin iki veya çok taraflı bir milletlerarası anlaşmanın mevcut olmadığı, bu anlamda Türkiye ile Rusya arasında “akdi karşılıklılık” bulunmadığı, taraf devletler arasında fiilli uygulamanın bulunup bulunmadığı yönünden yapılan incelemede ise, ilgili devletle Türkiye arasında tenfizde karşılıklığın sağlanmasına dair bir anlaşma bulunmasa da, ilgili devletin kanunları Türk Mahkeme kararlarının o ülkede tenfizini sağlıyorsa ya da bu konuda fiili bir uygulama varsa karşılıklılık sağlanmış olacağı, Adalet Bakanlığı Dış İlişkiler ve Avrupa Birliği Genel Müdürlüğü’nce verilen 30.09.2019 tarihli cevabi yazıda; fiili karşılıklılık konusunda, Bakanlıkta ülke bazında herhangi bir istatistik veri bulunmadığı da belirtildiği, Rusya Mahkemeleri tarafından verilen kararların Türkiye Mahkemelerinde tenfiz edildiğine, dolayısıyla fiili karşılıklılığın bulunduğuna ilişkin kararlar bulunduğunun tespit edildiği,Yargıtay’ın tespit edilen bazı kararlarında da Rusya Mahkemelerine ait kararların kamu düzeni, usulsüz tebligat ve kesinleşme şerhinin bulunmamasından dolayı bozulduğu, MÖHUK’un 54. maddesinin (a) bendinde düzenlenen ve tenfizin birinci kriteri olan iki ülke arasındaki mütekabiliyet kriterinin sağlanmadığı durumlarda aynı maddenin devamında sayılan ve ikincil kriterlerin incelenmesi mümkün görünmediği, dolayısıyla Yargıtay’ca Rusya Federasyonu ile Türkiye Cumhuriyeti arasında fiili mütekabiliyetin varlığının bulunduğunun kabul edildiği sonucuna varıldığı, bu itibarla MÖHUK’un 54. maddesinde yazılı tüm şartların oluştuğu, dava konusu kararın tenfize uygun olduğu gerekçesiyle istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Sebepleri
Davalı vekili temyiz dilekçesinde;
a. Rusya fedarasyonu ile Türkiye Cumhuriyeti devleti arasında fiili mütekabiliyet bulunmadığını, mahkemece dayanılan Yargıtay kararlarında hukuki, akdi ya da fiili mütekabiliyetin olduğuna dair hiçbir tespit ya da ifade bulunmadığını, dayanak kararların fiili mütekabiliyet olduğunu ispat eder mahiyette olmadığını, karşılıklılık esasının gerçekleşmesi için Rus Mahkemeleri tarafından da Türk Mahkemesi kararlarının tanıma ve tenfizinin yapılması gerektiğini, Rusya Mahkemeleri tarafından Türk Mahkemeleri kararlarına istinaden tanıma ve tenfiz verilip verilmediğinin değerlendirilmeden fiili mütekabiliyetin kabul edildiğini, karşılıklılığın federal devlet ile ilgili değil kararı veren mahkemenin bağlı bulunduğu federe devlet ile Türkiye arasında aranması gerektiğini,
b. MÖHUK’un 54. maddede aranan şartların birbirine önceliği olmadığını, hepsinin birbirine önceliği olmadan ayrı ayrı incelenmesi gerektiğini, tenfiz ön şartının sadece MÖHUK’un 50. maddede bulunduğunu, Türkiyede hataen Rus mahkemeleri tarafından verilen kararın tanıma ve tenfizinin yapılmış olmasının söz konusu kararın hukuka uygun olduğu anlamına gelmeyeceğini, dosyada mübrez bulunan Rusya Federasyonu Tenfiz konulu yazısında açıkça değinildiği üzere Rusya Mahkemelerinin Türk Mahkemesi kararlarını hali hazırda tanıma ve tenfiz etme imkanı bulunmadığını, zira söz konusu yazıda açıkça ifade edildiği üzere Rusya Mahkemeleri ancak taraf olduğu uluslararası anlaşmalarda öngörülüyor ise söz konusu ülkelerin kararlarını tanıma ve tenfiz ettiğini, Türkiye ve Rusya Federasyonu arasında bu şekilde bir uluslararası anlaşma bulunmadığını,
c. Taraflarınca somutlaştırma yükümü kapsamında sunulan bu resmi yazı ile tanıma ve tenfiz bakımından gerekli koşulların oluşmadığı ispat olunmasına ve davacı tarafından aksi yönde herhangi bir delil sunulmamış olmasına rağmen istinaf mahkemesinin ilgili belgeyi ne sebeple dikkate almadığı ve incelemeye değer görmediği hususunun izaha muhtaç olduğunu, Adalet Bakanlığı yazısında ülkeler arasında fiili mütekabiliyetin bulunmadığının da açıkca belirtildiğini, Rusya federasyonu Dışişleri Bakanlığı’nın açık ve net bir şekilde Türkiye Cumhuriyetinden verilen kararların Rusya federasyonu tarafından tenfiz edilmediği belirtilmişken, üstelik davacı yan tarafından Türkiye Mahkemeleri tarafından verilen kararların Rusya Federasyonu’nda tenfiz edildiğine ilişkin bir delil sunulmamışken mahkemenin bunu gerekçeli kararında tartışmamış olmasının ve hatta sanki böyle bir delil dosyada mevcut değilmiş gibi hüküm kurmuş olmasının hukuka aykırı olduğunu,
d. Kararın HMK’nın 297. maddesine aykırı olduğunu,
e. Türk Mahkemeleri kararını tanımayan ve tüm dünya tarafından ambargoya maruz bırakılan Rusya Fedarasyonu Mahkemeleri tarafından verilen kararın kamu düzenine açıkça aykırı olduğunu,
f. Yabancı mahkeme kararının tenfizine karar verilmesinin tespit niteliğinde olup nispi vekalet ücretine hükmedilmesinin doğru olmadığını beyan etmektedir.
B. Değerlendirme ve Gerekçe
1.Dava, taraflar arasında düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanan iş bedeli alacağının tahsili için verilen yabancı mahkeme kararının tanınması ve tenfizi istemine ilişkindir.
Milletlerarası Özel hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun‘un “ Tenfiz Şartları” başlıklı 54. maddesi hükmü;
(1) Yetkili mahkeme tenfiz kararını aşağıdaki şartlar dahilinde verir:
a) Türkiye Cumhuriyeti ile ilamın verildiği devlet arasında karşılıklılık esasına dayanan bir anlaşma yahut o devlette Türk Mahkemelerinden verilmiş ilamların tenfizini mümkün kılan bir kanun hükmünün veya fiili uygulamanın bulunması.
b)İlamın, Türk Mahkemelerinin münhasır yetkisine girmeyen bir konuda verilmiş olması veya davalının itiraz etmesi şartıyla ilamın, dava konusu veya taraflarla gerçek bir ilişkisi bulunmadığı halde kendisine yetki tanıyan bir devlet mahkemesince verilmiş olmaması.
c) Hükmün kamu düzenine açıkça aykırı bulunmaması.
ç) O yer kanunları uyarınca, kendisine karşı tenfiz istenen kişinin hükmü veren mahkemeye usulüne uygun bir şekilde çağrılmamış veya o mahkemede temsil edilmemiş yahut bu kanunlara aykırı bir şekilde gıyabında veya yokluğunda hüküm verilmiş ve bu kişinin yukarıdaki hususlardan birine dayanarak tenfiz istemine karşı Türk Mahkemesine itiraz etmemiş olması” düzenlemesini içermektedir.
Somut olayda, uyuşmazlık, Türkiye Cumhuriyeti ile Rusya Federasyonu arasında mütekabiliyet şartının olup olmadığının tespiti noktasında toplanmaktadır.
MÖHUK’un 54. maddesi (a) bendinde belirlenen üç durumdan birinin bulunması halinde “karşılıklılık” ilkesinin gerçekleştiği kabul edilir. Bunlardan birincisi yabancı ilamların tenfizi için Türkiye Cumhuriyeti ile kararı veren ülke arasında karşılıklılık esasına dayalı bir sözleşme, ikincisi o devlette Türk Mahkemelerinden verilmiş ilamların tenfizini mümkün kılan bir kanun hükmü; üçüncü ise fiili mütekabiliyet bulunmasıdır.
Dosyada mevcut Adalet Bakanlığı’nın 30.09.2019 tarihli cevabi yazısında Rusya Federasyonu ile Türkiye Cumhuriyeti arasında, yabancı mahkeme kararlarının tanınması ve tenfizi konusunda ikili veya çok taraflı bir anlaşmanın olmadığı, fiili karşılıklılık konusunda, Bakanlıkta ülke bazında herhangi bir istatistik veri bulunmadığı, dava açılması halinde takdirin mahkemeye ait olduğu belirtilmiştir.
Adalet Bakanlığı’nın yazısına göre Türkiye Cumhuriyeti ile Rusya Federasyonu arasında akdi mütekabiliyet bulunmadığı anlaşıldığından, dava konusu ilamın tenfizini mümkün kılan bir kanun hükmünün veya fiili uygulamanın bulunup bulunmadığına bakılmalıdır.
Mahkemece, Türkiye’de Rusya Federasyonu mahkemeleri kararlarının tenfizine ilişkin ilamlar olduğu gerekçesiyle fiili mütekabiliyetin bulunduğunun kabulü ile tenfize karar verilmiş ise de davacı tarafça Rusya Federasyonu tarafından Türk Mahkemelerinden verilmiş ilamların tenfiz edildiğine dair dosyaya yeterli delil sunulmamış olup, fiili mütekabiliyetin varlığı da kabul edilemeyecektir.
Bu durumda gelinen aşamada mahkemece, kanuni mütekabiliyetin var olup olmadığının araştırılması ve sağlıklı sonuçlara ulaşmak için Rusya Federasyon’un tenfiz ile ilgili mevzuatının bilinmesi gerekir. (Hukuk Genel Kurulu’nun 13.06.1990 tarihli ve 1990/13-3 E.,1990/347 K. sayılı Kararı )
Taraflarca dosyaya ayrı ayrı uzman görüşü sunulmuş olup gerek davacı tarafça sunulan uzman görüşünde gerekse davalı tarafça sunulan uzman görüşünde akdi ve fiili mütekabiliyet bulunmadığı belirtilmiştir. Bununla birlikte davacı tarafça sunulan uzman görüşünde; Rusya’da yabancı mahkeme kararlarının tenfizi bakımından aranan koşulların Türk hukukunda tenfiz koşullarıyla tıpatıp aynı olmamakla birlikte, ağırlık ve mahiyet bakımından denk ve özdeş niteliğe sahip olduğu belirtilerek kanuni mütekabiliyet olduğu belirtilmiştir. Davalı tarafça sunulu görüşte ise yabancı mahkeme kararlarının tanınması ve tenfizinin reddi şartlarının Rus hukukunda, Türk hukukundan daha ağır olarak düzenlenmiş olması nedeniyle iki ülke hukuku arasında kanuni mütekabiliyet bulunmadığı tespiti yapılmıştır. Mahkemece, uzman görüşleri arasındaki işbu çelişkiyi giderecek şekilde bilirkişi raporu aldırılmamıştır.
O halde mahkemece, Rusya Federasyonu’nun konu ile ilgili mevzuatının yeminli mütercim vasıtasıyla tercümesi yaptırıldıktan sonra üniversitenin ilgili kürsüsünden seçilecek bilirkişi/bilirkişiler kurulundan dosyada mevcut uzman görüşleri de değerlendirilerek iki ülke arasında kanuni mütekabiliyet bulunup bulunmadığı hususunda ayrıntılı ve denetime elverişli rapor alınıp sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve yanılgılı gerekçeye dayalı yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamıştır.
Bozma nedenine göre, davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine gerek görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA,
İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA,
3.Bozma nedenine göre, davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına,
Yargıtay duruşmasında vekili hazır bulunan davalı yararına takdir olunan 28.000,00 TL duruşma vekalet ücretinin, davacıdan tahsili ile davalıya ödenmesine,
İstek hâlinde peşin alınan temyiz harcının ilgiliye iadesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, bozma kararının bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
24.02.2025 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
Av. Ertuğrul Harman sitesinden daha fazla şey keşfedin
Subscribe to get the latest posts sent to your email.